Merhaba;
İlham postasının ilk bültenine hoşgeldin. Yeni şeyler beni hep çok heyecanlandırmıştır. Ve sonunda yazarak kendimi ifade edebildiğim yeni bir alan bulduğum için de ekstra heyecanlıyım. Seninle bu bülten sayesinde her hafta iletişimde olacağız.
Oldum olası spiritüel konulara, evrenle ve burçlarla ilgili meselelere hep çok uzak kaldım. Herkesin dilinde dolanan rezonans kanunu, manifesting gibi kavramlarsa hiçbir zaman radarıma girmedi. Bana göre elde edilen başarıların hep tek bir açıklaması vardı; bol çalışma ve biraz şans. Bu konuda fikrim hala değişmedi ama bakış açım genişledi. Yaklaşık 6 ay önce bir sabah her zamanki gibi mumlarımı, tütsülerimi yakmış sabah sayfaları yazarken ufak bir aydınlanma yaşadım. Şimdiye kadar derinden istediğim her şey gerçek olmuştu. Sadece istediğim şeylerden bahsetmiyorum, gerçekten kalbimin en derininde arzuladığım şeylerden bahsediyorum. Bir şeyi böylesine istemek çok kolay değildir. Mesela şu an istediğim bir şeyler var ama delicesine, bütün varlığımla istediğim hiçbir şey yok. Ki bu da beni farklı düşüncelere sevk ediyor. Ancak bu bültenin konusu bu değil.
Herkesin imkansız gördüğü bir şey gerçekten sadece bizim istememizle mümkün olabilir mi? Hayatında pek çok kez imkansız denen şeyleri gerçek kılmış biri olarak buna yanıtım ‘evet’. Ancak sadece istemek yetmez. Başka şeyler de yapmak gerekiyor.
Tam burada sizinle Dr. Tara Swart'u tanıştırmak istiyorum. Kendisi psikiyatrist ve nörobilimci. Bir arkadaşımın "mutlaka izlemelisin" diyerek gönderdiği bir video sayesinde tanıştım ve sonrasında katıldığı tüm podcastleri dinleyip kitabını okudum. Onu diğerlerinden ayıran en temel özellik, yeni çağda sıkça dilimizde olan "manifesting" gibi kavramları bilişsel bilimlerle birleştirmiş olması.
Dr. Tara Swart'a göre, bir şeyi gerçek kılmanın ilk adımı, az önce bahsettiğim gibi, istemek. O, bu isteme şeklini "manyetik arzu" olarak tanımlıyor.
Egzersiz Önerisi:
Bir şeyi gerçekten isteyip istemediğinizi fark etmek için elinizi kalbinize ve karnınıza koyun. Kendinize şu soruları sorun: "Bu şeyi gerçekten istiyor muyum? Kendimi delicesine o isteğe çekilirken görebiliyor muyum?"
Manyetik arzuyu üç maddede tanımlayabiliriz:
1- Bir şeyi gerçekten istemek
2- Her yerde onunla ilgili şeyler görmek.
3- Ve ondan asla vazgeçmemek.
Dr. Tara Swart bir şeyi istemenin motivasyonu anlatırken karşısındaki kadına şöyle bir soru soruyordu: "Şimdi hayal et ikimiz de Almanca öğrenmek istiyoruz. Sen Almanya’da tatil yapmak istiyorsun ben ise erkek arkadaşım Alman olduğu için Almanca öğrenmek ve onunla daha rahat iletişim kurmak istiyorum. Sence hangimiz daha hızlı öğreniriz?" Elbette ki buradaki doğru yanıt erkek arkadaşı Alman olan kişinin daha hızlı öğreneceğidir. Çünkü isteme motivasyonu çok güçlü ve erkek arkadaşını her gördüğünde bu isteği hatırlıyor.
O halde adım bir: Bir şeyi istemek için doğru motivasyonu bul ve o isteği kalbine yerleştir.
Adım iki ise bolluk zihniyetine sahip olmak. Evrimimiz gereği beynimizde kayıptan kaçınmaya çalışan bir yer var. Bundan yüzyıllar önce atalarımız güzel ve sulu bir elma gördüğünde onu koparmak ve yemek isterlerdi. Ancak ağacın yanında yırtıcı bir hayvan varsa hayatta kalma içgüdüleriyle o elmadan vazgeçerlerdi. Beyinlerinin onlara verdiği mesaj oldukça açıktı: Daha fazlasını isteme ve tehlikeden kaçın. Beyin insanı daha ileri taşımak üzerine değil hayatta tutmak üzere evrilmiştir. Oysa bizim gelişmeye ve yeni şeyler istemeye ihtiyacımız var. Eğer bu ihtiyaca kulak vermezsek her gün aynı işe gideriz, aynı sofraya otururuz ve karnımızı doyururuz. İçten içe bir rahatsızlık hissederiz, bir şeylerin yolunda gitmediğini biliriz. Çünkü artık savanalarda yaşamıyoruz. Beynimiz nefret ettiğimiz işi bırakmayı hayatımızı tehlikeye sokan yırtıcı bir hayvan olarak görüyor ve ağaçtaki o elmayı yememize -hayallerimize kavuşmamıza- engel oluyor. Bolluk zihniyeti fırsatların her yerde ve herkes için var olduğuna inanmaktır. Elbette elinizde belli güvenceler olmadan sevmediğiniz o işten ayrılmayın. Ancak yeterli istek ve çalışmayla kendinize yeni alanlar yaratabileceğinize inanın.
Adım üç: Süreklilik. Beynimiz gelişen ve değişen bir yapıdır. Biz buna kısaca nöroplastisite deriz. Bu konuyla ilgili zamanında bir podcast bölümü kaydetmiştim. Dinlemek istersen buraya bırakıyorum.
( Nöroplastisite ve Beynin Kendini Değiştirme Gücü )
Beynin bu değişimi yaratması kolay değildir. Uzunca bir süre elde etmek istediğimiz şeyler için gerekli olan zihin yapısı üzerine çalışmamız gerekir. Değerli olduğumuza, yetenekli olduğumuza ve bizde olmadığına inandığımız özellikleri yeşertebileceğimize inanmamız gerekir. Beyin böylece yeni yollar kurmaya ve farklı düşünmeye başlar. Bir şeyleri yapmaya başladığımızda genelde hiçbir şey olmaz. Çabalarız çabalarız ve yine olmaz. Sonra bir gün biz bile ne olduğunu anlamadan çabaladığımız o şey gerçek olur. Yaptığımız şeylerde devamlı olmamıza yardımcı olacak, bizi motive edecek bazı olumlamalar kullanmak bize oldukça yardımcı olabilir. Benim kendime en sık söylediğim cümle şu: İlerlemeye çalıştığımda hayat daha iyi oluyor, ne olursa olsun ilerleyeceğim.
Son adımımız ise bir vizyon panosu oluşturmak. Dr. Tara buna aksiyon panosu demeyi tercih ediyor. Ki ben de böyle söylemeyi daha çok sevdim. Aksiyon panosu kavuşmak istediğimiz şeylerin görsellerinin olduğu bir pano. Bu dijital de olabilir analog da. Fikir vermesi açısından buraya örnek bir resim bırakacağım. Bu pano bana ait değil sadece bir örnek.
Böyle bir pano hazırlamak uzunca bir zaman bana saçma geldiği gibi size de gelebilir. Ancak hedeflerimizi bu şekilde görselleştirmek ve görebileceğimiz bir yere koymak kendimize ne için çalıştığımızı her gün hatırlatmak demek. Bazı günler moralim çok bozuk oluyor, hiçbir şey yapmak istemiyorum ve herhangi bir şeyi başaracağıma dair içimde bir güç bulamıyorum. Öyle günlerde aksiyon panoma günde 5-10 defa bakıyorum. Beynim yapabileceği şeyleri ve gelecekten beklentilerini yeniden hatırlıyor. Ve bu beni yeniden toparlanmaya sevk ediyor. Beynimiz gelişmektense hayatta kalmaya odaklı olduğu için onu geliştirmeye itecek hayalleri her gün hatırlamamız gerekiyor.
Toparlamak gerekirse günün sonunda her şey neyi hak ettiğimize inandığımız, neyi görmeyi seçtiğimiz ve ne için çabaladığımızla ilgili. Kişisel bir yorum bırakmak istiyorum buraya: İsteklerinizi bir kağıda yazıp bırakmak veya evrene söylemek gibi şeyler hiçbir zaman işe yaramayacak. Ancak isteklerinizle derin bağlar kurmak ve onları her gün düşünüp, çalışmak işe yarayacak. Bu yazının sonuna geldiğinize göre şimdi kendinize bir iyilik yapın ve yazının başına dönün. İlk adımdan başlayarak uygulamaları takip edin. Umarım bütün hayalleriniz gerçek olur.
Kitap Önerisi:
Kaynak - Dr. Tara Swart
Youtube Video Önerisi:
Bir daha ki bültene kadar sevgiyle kalın.
Bilge
Okurken çok keyif aldım senin bu özelliğini çok seviyorum insanı bilgilendiriyorsun ve bunu açıklayıcı bir şekilde yapıyorsun normalde olsa böyle bir konuyu okurken çok sıkılabilirdim ama gerçekten açık anlatima sahip olduğu için okumak daha zevkli oluyor her hafta böyle yazılarını okumak için heyecanla bekliyor olcam 🩷
Selam,
Gerçekten bu bültene başlayarak o kadar iyi ettin ki..
Ne zaman sıkılsam dönüp senin podcast kayıtlarını dinliyorum.
Haftada 1 podcast yetmiyor ama :(
Bu bülten sayesinde biraz daha iletişimi arttırmış olmamıza çok sevindim.
Yazmayı üretmeyi hiç bırakma olur mu?
Çünkü bu bize çok iyi geliyor.